
Trigeminal Nevralji
Trigeminal nevralji, yüze vuran, kısa süreli "şimşek çakar" tarzda ağrılardır. Genellikle ağrı, yemek yeme, su içme, dokunma, konuşma veya yüz yıkama gibi tetikleyici bir faktörle gelir. Bu ağrının nedeni sıklıkla, kafa içinde (beyincik ve beyin sapı arasında) yüz duyu sinirinin (trigeminus) üzerine olan atardamar basısıdır. Bu ağrı öncelikle ilaçla geçirilebilir. Ancak ilaç tedavisi kalıcı ağrı kontrolü sağlamaz, sadece ilaç alındığı süre içinde ağrıyı geçirir. Ayrıca ilaç tedavisinde zaman içinde yan etkilerinin ortaya çıkması veya ilacın etkisini yitirmesi gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Yine de trigeminal nevralji tedavisine ilaç tedavisiyle başlamak doğru bir seçenektir.
Trigeminal nevraljide ilaç tedavisinin yetersiz kaldığı durumlarda cerrahi tedavi yöntemleri ağrının geçirilmesinde etkili olabilir. Bu yöntemlerin başlıcaları, trigeminal radyofrekans rizotomi (RF), mikrovaskuler dekompresyon, trigeminal gliserol rizoliz, trigeminal balon mikro-kompresyon ve "gamma-knife" uygulamalarıdır. Bu tedavi yöntemleri ile ilişkili olarak sonuçları en iyi bilinen ve etkinliği geniş olgu serilerinde kanıtlanmış yöntemler: trigeminal radyofrekans rizotomi (RF) ve mikrovaskuler dekompresyon'dur. Diğer yöntemler de tedavide etkili olabilir; ancak daha küçük guruplarda uygulanmıştır ve daha çok diğer tedavi yöntemlerinin etkili olmadığı hastalarda yapılmaktadırlar. Trigeminal nevralji'nin cerrahi tedavisi etkin olmakla birlikte, ciddi yan etkilerin ortaya çıkabileceği sinir sistemi girişimleridir; girişimler sırasında beyin zarları, beyin dokusu veya kafa sinirlerine yakın çalışılır ve bu nedenle mutlaka beyin cerrahları (nöroşirürji uzmanları) tarafından yapılmalıdır. Aşağıda bu iki uygulama hakkında bilgi verilmektedir.
MİKROVASKULER DEKOMPRESYON (MVD)
Mikrovaskuler dekompresyon (MVD) trigeminal nevraljinin cerrahi tedavisindeki etkin cerrahi yöntemlerden biridir. Bu uygulama sırasında, trigeminal nevralji'nin sebebi olan kafa içindeki (beyincik ve beyin sapı arasındaki) atardamarın yüz duyu sinirine olan basısı ortadan kaldırılır. Bu girişim açık bir beyin ameliyatıdır; kafa arkasında cilt, kafa kemiği ve beyin zarları açılarak beyincik ve beyin sapı arasına mikro-cerrahi yöntemlerle ulaşılır. Ameliyat genel anestezi altında yapılır.
Hastaların çoğunda (%90) ameliyat sonrası ağrı azalır ya da geçer. Herşey yolunda gittiği taktirde sinir sistemi bozuklukları ve yüzde uyuşukluk olmayabilir. Bununla birlikte açık bir beyin ameliyatı olduğundan dolayı ameliyata hazırlık ve ameliyat sonrasında yara iyileşme dönemlerinde hastanede yakın hasta takibi gerektirir.
Mikrovaskuler dekompresyon radikal ve nedene yönelik bir ameliyat olmakla birlikte; bu ameliyatta da ağrının tekrarlaması ihtimali mevcuttur. Çeşitli serilerde değişmekle birlikte, MVD sonrası ilk yıldaki ağrı nüksü daha sık olarak görülmektedir; yıllık ortalama nüks oranı %3.5 tir ve 10 yıl sonuna doğru ağrı yaklaşık olarak hastaların %40'ında tekrarlar. Ağrı nüksü olduğu taktirde MVD tekrarlanabilir; ancak bu ikinci ameliyattaki sıkıntılar birinciye göre daha fazla olabilir.
Mikrovaskuler dekompresyon (MVD) genel anestezi altında yapılan açık bir beyin ameliyatı olması nedeniyle belli oranda riskleri mevcuttur. Bunlar arasında, yüz ve duyma sinirlerinin felçleri; beyincik, kafa sinirleri ve beyin hasarı; kanama; beyin damarlarında yaralanma; beyin-omurilik sıvısı sızıntıları; menenjit; cerrahi yara problemleri sayılabilir. Bu tip yan etki ve komplikasyonların görülme sıklığı deneyimli merkezlerde %5 civarındadır. Bu ameliyata bağlı ölüm oranı büyük serilerde yaklaşık olarak 100'de 1 (%1) ile 1000'de 3 (% 0.3) arasında bildirilmiştir.
Mikrovaskuler dekompresyon (MVD) trigeminal nevralji tedavisinde yaygın kullanılan diğer bir tedavi yöntemi olan trigeminal radyofrekans rizotomi'yle (RF), kıyaslandığında tedavideki değeri yaklaşık olarak eşittir. Her iki uygulama da ağrı kontrolünde yüksek etkinliklidir; bununla birlikte etkinlikleri, nüks oranları, yan etkileri, riskleri, komplikasyonları ve uygulama olarak tekrarlanabilirlikleri gibi birçok faktör gözönüne alındığında yapılan araştırmalarda biribirine üstünlükleri kanıtlanamamıştır.